23 Ekim 2013 Çarşamba

GİZEM'E ÖZEL YAPTIKLARIM

Günaydııın,

Size bir kaç kez bahsetmiştim çok sevgili kızım Gizem'in kınası ve düğünü için keçe hediyelikler hazırlıyorum diye. Hazırlıklar çoktan bitti ama sizlerle paylaşmak için kızımın düğününün olmasını bekledim. Sürprizi kaçmasın diye :))

Öncelikle kına hediyeliklerini anlatayım. Elimde olan keçelerden kaftanlar kestim, kaftanların üzerini danteller, boncuklar pullarla süsledim.






Sonra da minik kına poşetlerini hazır kesilmiş tülle birlikte kaftanlara bağladık. İşte bittiiiiiiiii....








Walla güzel oldular, siz ne dersiniz???? Kınada ikram edilecek kuruyemişleri koymak için organze keseleri de süslemiştim biraz. Daha önceki yazılarımdan birinde paylaşmıştım onları. hatırlamak isterseniz diye bir kez daha paylaşıyorum :))

Gördüğünüz gibi bunlarda pek bir numara yok. Elimizde olan kırmızı ve lacivert kaftanlar ile uğur böceği ve nazar boncuklarını yapıştırdık sadece. Böyle küçük dokunuşlar yaptığınız şeyi özelleştiriyor. Ne bileyim bir hoşluk katıyor gibi, ne dersiniz?
 
 
Kına hazırlıkları tamam olduğuna göre sıra düğünde dağıtılacaklara geldi. Tabii bunları tek başıma yapmadım. 300 tane yapmamız gerekiyordu. Bunun için işe keçeden objeleri kesmekle başladık. Gizemin annesi can arkadaşım Ayça ve iş arkadaşları bir günde kestiler walla keçeleri. Sonra da torbalar dolusu keçe bize geldi. Hadi bakalım başla bunları birleştirip süslemeye. Kuşlara boncuktan göz yaptım, kanatlarını yapıştırdım. Kalplerin ortasına çeşitli boncuklar yapıştırdım. Çiçekleri de aynı şekilde süsledim. Cupcakeler yaptım. Onların da üzerine boncuklar diktim. Kelebeklere de çiçek şeklinde pullar yapıştırdım. İşte hepsi burada.


 

 

 
 Böyle hepsi bir arada çok şirin göründüler değil mi? Süsleme kısmı bittikten sonra çöp şiş çubuklarını pritt yardımıyla keçelere sapladım. Bunları öyle hemence yapmışım gibi anlatıyorum ama aslında pek de öyle olmadı. Yaklaşık 2 ay uğraştım bunları yapmak için. Tabii yardım da aldım başta söylediğim gibi :) Ayçacığım tüllere lavantaları bağladı, lavanta keselerini çubuklara takıp üzerine de isimli kurdeleleri bağladık mı işlem tamam oldu.  Kurdeleleri de Ayça ve kızları bağladılar.

 
 
 



 
 



Eveeet onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine zamanı şimdi.. Canım kızım Gizemime bir kez daha mutluluklar diliyorum. Gözlerindeki ışık bir ömür boyu sönmesin güzel kızım :))

Bir yazımızın daha sonuna geldik. Hepinize sevgiler benden kucak kucak :)))))


 

21 Ekim 2013 Pazartesi

TATİL BİTTİ GERİ DÖNDÜÜÜÜÜÜÜÜÜM :))

Herkese günaydııııııııııııın,

Uzun bayram tatilini de bitirdik. Umarım herkesin bayramı güzel geçmiştir. Benimki güzel geçti :) Bayram sabahı ailece annemlerde kahvaltı ettik. Seviyorum kalabalık sofraları, özellikle de böyle bayram günlerinde...


Bu bayramı hep annem ve babamla geçirdim. Kurbanları kesildi, etler dağıldı, kalanlar halledilip dolaba yerleştirildi. Bayramın 2. günü akrabalarımızla birarada güzelce pişirilip yendi. Akrabalar, eş dost ziyaret edildi, kaybettiklerimizi de mahsun bırakmadık, onları da mezarlarında ziyaret ettik, iç huzuruyla döndük geldik evimize :)) Çankırı'ya giderken de dönerken de manzara o kadar güzeldi ki. Yeşilden sarıya, kırmızıya, kahverenginin envayi tonuna kadar her renk vardı dağlarda, ovalarda. Ama arabayı ben kullandığım için fotoğraflayamadım maalesef. Hoş durup da çekebilirdim ama fotoğraf makinam yanımda değildi, telefonunki de yeterli gelmedi. Alışacağım ama artık makinasız adım atmıycam bir yere. Ama sizin için birkaç fotoğraf koyacağım yine de. Nerden derseniz sevgili arkadaşım Tayfun'un geçen hafta aynı yerlerde çektiği fotoğraflardan... Görünce anlayacaksınız renkler konusunda ne kadar haklı olduğumu :))




Eveeet bayram, seyran derken faaliyetlerim bunlarla sınırlı sanmayın. Daha önce bahsetmiştim, ahşap boyama kursuna başladım diye. Çok zevkli bir işmiş. Zor ama olsun, ortaya çok güzel şeyler çıkıyor. Atölye Beyaz bu iş için en iyi adres. Kurs gibi değil sanki evde arkadaşlarla bişeyler yapıyormuş gibi hissediyorum kendimi. Sayfalarını bir gezin derim. Görünce ayrılmak istemeyeceksiniz. Buyurun Atölye Beyaz'a .

Ben ilk olarak çaydanlık şeklinde bir saat boyamaya başladım. Zemini beyaz seçince kat kat boyamak gerekiyormuş, boya boya bir türlü kapanmadı meret. Ama 1 hafta ara sıra boyaya boyaya kapattık zemini çok şükür :) bakıııııııın



Sonra da üzerine pembe boya ile puantiyeler kondurduk. Ortasına da transfer kağıdını dekupaj tutkalıyla yapıştırdık. Çok güzel olduuuuuuu :)))))


Bu boyama işinde insanın döküntüsü çok oluyor. Fırçaydı, boyaydı, bezdi bir dolu çantayla gidip geliyorum kursa. Fırçalarım falan düzgün dursun diye kendime fırçalık yaptım keçeden :)) Nasıl olmuş????



Nasıl yaptın derseniz 2 parça keçe kestim, battaniye dikişiyle birbirine tutturdum, 4 parçaya bölmek için aralarına makine dikişi yaptım, dikişler güzel görünmeyince üzerine kurdele yapıştırdım, oldu size fırçalık :))



Eveeet bu günlük benden bu kadar. Hepinize kucak dolusu sevgiler gönderiyorum. Her gününüz bayram neşesi ile geçsin :)




 

7 Ekim 2013 Pazartesi

MİDYAT-MARDİN GEZİMİZ....


Soğuk bir hafta sonundan sonra nispeten daha ılık bir Ankara'dan günaydın, iyi haftalar.

Uzunca bir ara oldu farkındayım ama geçerli sebeplerim vardı :) Canım kızım kuzum Merveciğim biraz rahatsızdı, haliyle onunla ilgilenmem gerekti bir süre. Çok şükür şimdi iyi annesinin kuzusu :))

Sizden ayrı kaldığım sürede pek elişi yapma fırsatım olmadı. Gizemin nikah hediyeliklerini yapmaya devam ettim boş kaldıkça. Onların fotoğraflarını gelecek hafta paylaşacağım sizinle. Düğünü olsun, ondan sonra.

Evet geçen hafta sonu can arkadaşım Funda ile birlikte kısa bir güneydoğu turu yaptık. Çok önceden ayarlanmıştı. Funda seneler önce öğretmenliğe yeni başladığı yıllarda eşinin işi nedeniyle Batman'da öğretmenlik yapmış. Doğal olarak orada bir sürü öğrencisi var. Biz böyle bir gezi yapmaya niyetlenince Funda'nın öğrencilerinden biri bize rehberlik etmeye gönüllü oldu. Sonuç olarak planlar yapıldı biletler alındı ve Cuma akşamı (yaklaşık bir saat gecikmeli de olsa) Batman'a uçtuk. Sevgili rehberimiz bizi alandan aldı ve kısa bir Batman turu attırdı. Funda neredeyse hiçbir yeri tanıyamadı. Yıllar içinde gelişmiş, değişmiş tabii şehir. Tanıyacağı bir yer olsun diye eski Mobilin bulunduğu siteye gittik yemek için. Anılar anılar...... arkadaşım yıllar öncesine döndü. Keyifli bir yemekten sonra gece polis evinde kaldık. Sabah kahvaltıdan sonra yola çıktık. İlk durak Hasankeyf. Yapılmakta olan Ilıca barajının sular altında bırakacağı bir yer. Yerleşim yeri yeni bir alanda oluşmaya başlamış, bazı tarihi yapıların da taşınması söz konusuymuş. Buyurun burada :)


Hasankeyf'i uzaktan fotoğrafladıktan sonra yolumuza devam ettik. istikamet Midyat... Midyat'a giderken yol Gercüş'ten geçiyor. Gercüş'ü çıkar çıkmaz da yol üzerinde böyle güzel bir mola veriyorsunuz. Ayran içip gözlemeleri yutuyorsunuz ohhhhh mis. Bir de bize acur ikram ettiler. Şekil olarak benim bildiğim acura benzemiyordu, kelek görünümündeydi ama tadı acurdu walla :))


Elimdeki acur
Kısa molamızın ardından Midyat'a doğru yolumuza devam ediyoruz. Yol boyunca hemen her tarafta bağlar vardı. Rehberimizin dediğine göre arazi çok taşlık olduğundan ancak bağcılık yapılabiliyormuş burada. Ara ara fıstık ağaçları da vardı bağların yanında. Tabii ki badem ağaçları her yerde vardı, meğer meşhurmuş ve çokmuş oralarda badem. Bilmiyordum hiç. Vee geldik Midyat'a. Çok değişik bir havası var oraların. Burada size tarihinden, gelmişinden geçmişinden söz etmeyeceğim. Gördüklerimi, hissettiklerimi paylaşacağım.

Midyat'ın merkezinde arabadan indik. Meydanda sağlı sollu onlarca dükkanda gümüş takılar satılıyor, bir de meşhur Süryani şarapları... Birkaçının tadına baktım, gerçekten çok güzeldi. Ama bu sefer şarap almadık taşıma sorunu yüzünden. Gümüş telkâriler gerçekten nefis. Hepsi el işi. Çok değişik tasarımlar vardı ama fotoğraf çekemedik maalesef.

Çarşıya girdiğinizde etrafınızı irili ufaklı, kızlı erkekli bir sürü çocuk sarıyor. Niyetleri size Midyat'ı gezdirmek, bilgiler vermek. Hepsi çok tatlıydı. Ne yazık ki etrafın fotoğrafını çekerken çocukları atlamışız :((

Mezopotamya uygarlıkların beşiği derken abartmamış insanlar. Buraların çok değişik bir havası var. Mutlaka gezilip görülmeli. Binlerce yıldır farklı kültürler, inanışlar birlikte yaşamışlar, yaşamaya devam ediyorlar. İşte Midyat'tan birkaç kare..







Haydi bakalım yola devam, yönümüz bu kez Mardin'e doğru. Kısa bir yolculuktan sonra Mardin'e ulaştık. Tabii bu arada öğlen oldu. Her ne kadar karnımız acıkmadı desek de Mardin'e gelip de kaburgacı Selim ustaya uğramamak olmazmış. Afiyetle yemeğimizi ve üzerine künefemizi yedikten sonra ver elini Mardin sokakları :) Tabii eski Mardin. Eski Mardin'de evler, konaklar hepsi aynen korunmuş. Çok turist var, özellikle yerli turist çoktu bizim gittiğimizde. Mardinliler de bunun bilincinde ve çok güzel kullanıyorlar ellerindeki hazineyi. Hemen her konak aslına uygun onarılmış, kimi restoran olarak, kimi otel, pansiyon olarak kullanılıyor. Tesadüfen girdiğimiz bir avluda bize kahve ikram etti 3 bayan. Meğer orası bir butik otelmiş. Güzelce döşemişler, mecburen takılan klimaların dış ünitelerini bile kamufle edip havasını bozmadan korumuşlar ortamı. Bu kadar edebiyattan sonra evet efendim işte Funda Keçecioğlu'nun objektifinden Mardin.... Fotoların tamamı arkadaşıma aittir :)))))))))))))



 festival için gelen sirkin gösteri yürüyüşüne rastladık gezerken


Telefonla Merve'nin sağlık durumu kontrolü :)))

Mardin sokaklarında iki güzel
 
 Akşama kadar dolaştık Mardin Sokaklarında. Akşam da Muhteşem bir Mardin manzarası eşliğinde Erdoba Konaklarında yedik yemeğimizi. Pazar sabahı kahvaltıdan sonra Deyrulzafaran manastırını gezdik. Burası halen faaliyette olan bir manastırmış. Mardin'e 5 km. uzaklıkta zeytin ve nar ağaçlarının çevrelediği bir yapı. Çok güzel organize olmuşlar, bakımı, temizliği süper. Her gelen içeri giremiyor. Rehber eşliğinde gruplar halinde alıyorlar içeri ve bilgi vererek gezdiriyorlar. İçerden çıkacakları beklerken birşeyler içebileceğiniz, ya da orada yapılan değişik kurabiyeleri tadabileceğiniz bir kafeteryası da var. Fonda da beni çok etkileyen Süryanice ilahiler çalıyorlar...



 
 
Artık Mardin'e veda ediyoruz. Dönüş yolunda Nusaybin-Midyat arasında yöre halkının "beyaz su" dediği bir yer var. Gürül gürül soğuk suların aktığı yemyeşil bir vaha sanki :) Sanki Toroslarda bir yerdeymişiz gibi :)) EEEE böyle bir yer olur da kebap olmaz mı????? orda da indirdik şişleri pirzolaları mideye ve doooooğğğğru Batman havaalanı.
 
 
Çok güzel, dolu dolu bir hafta sonu geçirdik. Çok güzel yerler gördük, etkileyiciydi. Herkese tavsiye ediyorum oraları görmelerini. Yurdumuz bir cennet, kültürü, tarihi, doğal güzellikleri hepsi bir arada... Kıymetini bilelim, koruyalım ki bizden sonrakiler de yaşasın bu güzellikleri.
 
Başka bir gezide buluşmak üzere sevgiler benden size kucak kucak :))))))